Yönetim kurulu başkanımız İsmail Kemaloğlu, İstanbul Ticaret Borsası’nın İSTİB Haber gazetesinin Haziran ayı sayısında “Tahıl Koridoru Belirleyici ve Gıda Enflasyonu İle Mücadele” başlıklı yazıları ile önemli konulara değindi.
Yurtdışı piyasalarda ise Tahıl Koridoru tartışmalarının etkisi inişli çıkışlı fiyat yansımaları olarak görülüyor.
Kısaca yurtiçi ve yurtdışı piyasaları özetlemiş olalım.
Yurtdışı Piyasalar
- Tahıl Koridoru Anlaşmasının 18 Mayıs’ta Rusya tarafından feshini önlemek üzere BM, Türkiye, Rusya ve Ukrayna arasında görüşmeler devam etmektedir.
- Görüşmeler sırasında Rusya’nın taleplerinin karşılanması beklenmemektedir.
- Tahıl Koridorunun geçiş hacmi Nisan ayında Rusya’nın denetimlere verdiği aralar sebebiyle oldukça daralmıştır.
- Rus bankalarının SWIFT sisteminden çıkarılması sebebiyle BM tarafından Ziraat Bankası’nın aracılık yapması teklif edilmiştir.
- Özellikle Ukrayna menşeli ürünlerin nehir limanları aracılığıyla Türkiye’ye sevkiyata devam edebileceği düşünülmektedir.
- AB Komisyonu, Bulgaristan, Macaristan, Polonya, Romanya ve Slovakya’ya Ukrayna menşeli buğday, mısır, kolza ve ayçiçeği tohumu ithalatını 2 Mayıs – 5 Haziran 2023 döneminde yasaklama kararı almıştır.
- Ukrayna tarımsal ürünlerinin transit geçişine izin verilmeye devam edilecektir.
- Ayrıca Bulgaristan, Macaristan, Polonya, Romanya ve Slovakya’daki çiftçilere yaklaşık 100 milyon Avro destek sağlanacaktır.
- Komisyonun bu kararı sonrası Ukrayna’nın elinde ihraç edilmemiş eski mahsul stokları ile yeni hasat dönemine girmesi beklenmektedir.
- Ukrayna Tarım Bakanlığının 2023/24 hububat üretim tahmini 44 milyon ton (2022/23’te 53 milyon ton) olarak açıklamıştır. Buğday üretiminin 16,6 milyon ton, mısır üretiminin 22 milyon ton seviyesinde olacağı tahmin edilmektedir. 2023/24 sezonu buğday ihracatının 11-12 milyon ton, mısır ihracatının 15 milyon ton olması öngörülmektedir.
- Avrupa vadeli fiyatları buğdayda 25 avro/ton, kanolada 32 avro/ton, mısırda 24 avro/ton civarında gerilemeler yaşamıştır. Şikago vadeli fiyatları da gerilemeye devam etmektedir. vadeli fiyatlardaki düşüşün ana sebebi olarak talep noksanlığı gösterilmektedir.
- Petrol fiyatlarındaki gerileme ve rekabetçi ülke ürünlerinin bulunması sebebiyle fiyatların düşüş seyrini koruyacağı düşünülmektedir. Özellikle Mısır’ın son ihalesine Rusya’nın FOB 260 $/ton teklifi yeni sezonda piyasa fiyatlarının seyrini işaret etmektedir.
- Karadeniz navlunlarındaki yaklaşık %50 gerilemenin de CIF Türkiye fiyatların 290-295 $/ton seviyelerin altında oluşmasını sağlayacağı düşünülmektedir.
- Rusya’nın 4-11 Mayıs dönemi ihracat vergisi buğdayda 70 $/ton, arpada 28 $/ton ve mısırda 38 $/tondur.
Yurtiçi Piyasalar
Bir yıldan uzun süredir hububat ürünleri için gümrük vergilerinin sıfır olarak uygulanması, yurtdışı fiyatlarda ekonomideki durgunluk yanında stoklardaki bolluk ve yeni sezon beklentilerindeki olumlu gelişmelerin etkisi ile fiyat düşüş eğiliminin devamı ve bunun yoğun ithalatı gündeme getirmesi, kamunun yüklü ithalat ihaleleri, piyasaya düşük fiyatlı hububat tahsisleri yurtiçi piyasa fiyatlarını da önemli ölçüde gevşetti.
Bugünlerde yeni hasat sezonu hububat müdahale fiyatlarının açıklanması bekleniyor. Her ne kadar geçtiğimiz ekim sezonu içinde buğday fiyatlarının üreticiyi memnun etmesi, öte yandan pamuk ve ayçiçeği gibi ürünlerin fiyatlarındaki düşüş buğday ekilişlerine artış olarak yansımış ise de orta vadeli analizde buğday ekilişlerinin daralmaya devam ettiğini görüyoruz. Hatta daha önemlisi ülkemizdeki toplam ekiliş alanları daralmaya devam ediyor.
Detaylı bölgesel ürün deseni değerlendirildiğinde; Akdeniz, Ege ve Karadeniz bölgelerinin hububat ekilişinde son 20 yılın en fazla ekiliş kaybeden bölgeler olduğu, örneğin Akdeniz bölgesinde son 20 yılda buğday ekilişinin %43 civarında azaldığı, bunun mısırda %10 olduğu, Ege bölgesindeki buğday ekilişinin aynı dönemde %24 azaldığı, İç Anadolu mısır ekilişinin son 20 yılda %1596 (16 kat) artış ile en çok mısır üretilen bölge haline geldiği, fotoğrafa geniş açıdan baktığımızda hububat, bakliyat ve yağlı tohumlar gibi stratejik ürünlerde ekilen arazilerin azaldığı görülmektedir.
Zira ülkemizde toplam tarım alanının son 20 yılda 40,9 milyon hektardan 38, 4 milyon hektara gerilediği (%6 azalma), işlenen tarım alanlarına baktığımızda ise ekim alanlarının 17,9 milyon hektardan 16,5 milyon hektarlara düştüğü, bunun 1,4 milyon hektarlık kayıp anlamına geldiği, öte yandan meyve bahçelerinin aynı sürede 1,1 milyon hektar arttığı tarımsal üretimin geleceği açısından kritik meselelerdir.
Bu hasat sezonunda bütün bölgelerde buğday ekilişinde bir artış olduğu, sertifikalı tohum ve gübre kullanımının da arttığı, Mart ve Nisan yağışlarının buğday ve arpa ekili arazileri her bölgede kuraklık riskinden kurtardığı, şu an için çok olumsuz bir durum görünmediği ancak ekilişdeki artış ve arazilerin iyi görünmesine rağmen Ekim ayından Mart ayına kadar devam eden uzun yılların en kurak aylarının btkileri strese soktıuğu, bazı bölgelerde verim kayıpları olacağını ve toplam buğday ile arpa üretimlerinin geçen yılki seviyelerde gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.
Bu arada Mayıs ve bazı bölgeler için Haziran ayları da kritik önemdedir.
Yeni bir hasat sezonuna giriyoruz. Yurtdışı piyasalarda fiyatlar gevşek ve bir süre daha böyle gidecek görünüyor. Gümrük vergileri hububat için %130 seviyesine çıkarıldığı için bugün iç piyasamıza etkisi minimize edilmiş oldu.
Ancak temel beklentimiz; yaşadığımız hasat sezonunun etkisi ile ne sanayicinin ne de tüccarın piyasada aktif olacağı, hasadın yükünün de tamamen devlette kalacağı yönündedir. Zira sanayici Ağustos aylarına ulaşan stoklarını cazip ithal fiyatlarla yaptı. (Mart ayı buğday ithalatı 1 milyon 172 bin ton ile 2021 yılı Eylül ayından bugüne en yüksek ithalat rakamı olarak gerçekleşti. Muhtemelen Nisan ayı da benzer miktarlarda gerçekleşecektir.)
Tüccarlar geçtiğimiz sezon stok yapmış ise zarar etti, hububatını bekleten çiftçi de zararla sezonu kapattı. Devletin bu kadar baskın olduğu ve çok cazip fiyatlarla hammadde tahsis ettiği bir piyasada kimse stoklama riskine girmeyecektir. Devlet, gıda enflasyonu ile mücadele için ‘bütün ürünü bonus ödeyerek ben alayım ve indirimli olarak piyasaya vereyim’ dediği sürece sektörün aktif olması beklenemez. Kaldı ki finansa erişim, kredi sorunları da ortadadır.
Seçim süreci olduğu için buğday ve arpada yüksek fiyat açıklanması bekleniyor. Yaş çay için destekler dahil %64 oranında artış yapıldı.
Yeni hasat sezonunun hayırlı, bereketli olması temennisi ile,,
GIDA ENFLASYONU İLE MÜCADELE
Ülkemizde uzun süredir gıda enflasyonu önemli bir mesele olarak devam ediyor. Bir taraftan tarımsal dış ticarette artı yazarken öte yandan gıda fiyatlarındaki artış eğilimi derinliğine etki analizini kaçınılmaz kılıyor.
Tarımsal dış ticarette net ihracatçı pozisyonunda bulunan ve her ürünü üretebilecek iklim özelliğine sahip ülkemizde gıda fiyatlarının bu kadar yüksek seyretmesi nasıl izah edilebilir?
Tarımsal arazi varlığımız, arazilerin hangi ürünler için hangi yoğunlukta kullanıldığı, ölçek yapısı, üreticinin durumu, tarımsal girdi maliyetlerinin seyri, üretim ve tüketimde yeterlilik veya başka bir ifade ile tarımsal üretimde yeterlilik derecesi, ithalat, kur baskısına bağımlılık gibi çok sayıda faktörü bu kapsamda analiz etmek gerekmektedir.
Özellikle stratejik ürünler dediğimiz hububat, yağlı tohumlar ve bakliyat dahil ekilen ürünler grubunda temel sıkıntılardan birisi bu ürünlerin hemen hemen hiç birinde yurtiçi üretimle ülke ihtiyacını karşılayamıyor olmamızdır. Yani buğday, arpa, mısır, ayçiçek tohumu, soya fasulyesi, mercimek, kuru fasulye gibi ürünlerde maalesef ithalatçı konumdayız.
İthalata bağımlılık soya fasulyesinde yurtiçi üretimin %95’i oranında iken ayçiçek tohumunda %40’lar seviyesindedir. Gıda enflasyonu tahlilinde öncelikli sorun temel ürünlerde toplam üretim miktarlarının tüketimimizi karşılamamasıdır. Dış ticarette üstünlüğümüz daha çok meyveler, sebzeler, sert kabuklu ürün grupları olarak görülmektedir.
İşin daha kritik boyutu ise her geçen yıl ülke topraklarımızın ekilen alanlardan ziyade dikilen tarım alanlarına dönüşüyor olmasıdır. Yani stratejik ürünler dediğimiz hububat, bakliyat ve yağlı tohumlar için ekim alanları azalırken verimli ovalar dahil tarım topraklarının meyve bahçelerine dönüştüğünü görüyoruz. Bu durum ihracat üstünlüğü ve ihracat artışı açısından önemli görülmekle birlikte stratejik ürünlere olan ithalat bağımlılığının da artışı anlamına gelmektedir. Ülke ihtiyacı için daha fazla ithalat demek, her zaman istediğiniz ürünü istediğiniz yerde bulamamanız, aynı zamanda kur ve yurtdışı fiyat baskıları ile karşı karşıya kalmanız demektir.
Özellikle sebze ve meyve fiyatlarındaki artış ile ihracat arasında da ilişki olduğunu düşünüyoruz. Son yıllarda sebze alanlarında azalış var. Çiftçiler arazilerini karlılık riskleri sebebi ile sebze alanlarından ziyade meyve alanlarına dönüştürmeyi tercih etmektedir.
Tarımsal girdilerin çoğunda dışa bağımlıyız. Gübre, akaryakıt, ilaç, tarımsal makinaların bir kısmı döviz ile satın alınan ürünler. Bu da gıda fiyatlarındaki oynaklığın bir sebebidir.
Tarımsal ölçek yapımız maalesef iktisadi yapıdan uzaktır. Ortalama 60 dekar arazide tarım yapmaktayız. Bu durum girdi tedarikinden üretimde verimlilik ve maliyet yönetimine kadar çok sayıda faktörü etkilemektedir.
Tarımsal üretimden tüketime tedarik zincirindeki halkalar gereğinden fazladır. Çiftçinin doğrudan ürününü pazarlayabileceği, ortak hareket edebileceği yapılar sınırlıdır. Temel tarımsal altyapı sorunları devam etmektedir. Temel arzumuz tarım topraklarının iktisadi ölçeğe uygun yönetilebilmesidir.